Benim Rabbim de senin Rabbin de Allah’tır.

Bilâl b. Yahyâ b. Talha b. Ubeydullah”ın, babası aracılığıyla dedesi Talha b. Ubeydullah”tan naklettiğine göre,

Hz. Peygamber (S.A.V.) hilali gördüğünde şöyle derdi:

“Allah”ım! Hilali üzerimize bereket, iman, esenlik ve İslam ile doğur. (Ey hilal!) Benim Rabbim de senin Rabbin de Allah’tır.”

(T3451 Tirmizî, Deavât, 50)

Allah yolunda harcayın.

Sevdiğiniz şeylerden Allah yolunda harcamadıkça iyiliğe asla erişemezsiniz…

(Âl-i İmrân, 3/92)


Ey iman edenler
kazandıklarınızın iyilerinden ve yerden sizin için
çıkardıklarımızdan Allah yolunda harcayın. (Kendinizin göz yummadan
alamayacağınız) bayağı şeyleri vermeye kalkışmayın…

(Bakara, 2/267)

Resulullah (S.A.V.)’in Tebük Savaşında Bir Hutbesi

Ukbe b. Amir El-Cuhedi ‘den:

Resulullah (S.A.V) ‘le beraber Tebük savaşına çıktık. Allah ‘ın Resulü, bir gün öncesinden uykusuz olduğu için bir yere uzandı ve ancak  güneş bir mızrak boyu yükselince uyandı.
Bilal ‘e;
-Ey Bilal! Ben sana fecri gözle demedim mi? dedi.
Bilal;
-Ya Resulallah! Sizin gibi bende uyuyakaldım, dedi.

Peygamber Efendimiz (S.A.V.) hareket emrini verdi ve az bir mesafe gittikten sonra sabah namazını kıldı. Ondan sonra Allah ‘a hamd ve senada bulundu ve şöyle buyurdu:

“-Ey nas! Sözlerin en doğrusu Allah ‘ın kitabıdır. Direklerin en sağlamı, takva kelimesidir. Dinlerin en hayırlısı, İbrahim ‘in dinidir. Sünnetlerin en hayırlısı, Muhammed ‘in sünnetidir. Sözlerin en değerlisi, Allah ‘ın zikridir. Kıssaların en güzeli Kur’an ‘dır. Amellerin en iyisi, farz olan amellerdir. Her şeyin en kötüsü, sonradan ortaya çıkanlardır. Davetlerin en güzeli, Peygamberlerin davetleridir. Ölümlerin en şereflisi, şehidlerin ölümüdür. Körlüğün en ağırı, hidayete erdikten sonra kişinin tekrar sapıklığa düşmesidir. İlmin en iyisi, faydalı olanıdır. Hidayetin en iyisi, emirlere uyulanıdır. Körlüğün en kötüsü, kalb körlüğüdür. Veren el, alan elden üstündür. Az ve yeterli servet, çok olan ve azdıran servetten iyidir. En kötü şey, ölürken yapılan mazeret beyanıdır ve pişmanlığın en kötüsü, kıyamet günü duyulan pişmanlıktır.

İnsanların kimisi namazı, vaktinin sonunda kılar. Kimisi de Allah ‘ı seyrek anar. Hatalarınen büyüğü yalan söylemektir. Zenginliğin en hayırlısı kalb zenginliğidir. Azıkların en iyisi takvadır. Hikmetin başı Allah korkusudur. Kalbde yer alan şeylerin en iyisi kesin inançtır. Şüphe ve kararsızlık küfürdendir. Ölüler için yüksek sesle ağlayıp dövünmek, cahiliyyet adetlerindendir. Devlet malına hiyanet etmek, Cehennemden ateş közlerini çalmaktır. Altın ve gümüşleri biriktirip zekatını vermemek, deriyi Cehennem ateşiyle dağlamaktır. Şiir, iblisin zurnalarındandır. İçki, kötülüklerin yuvasıdır. Kadınlar şeytanın tuzağıdır. Gençlik, deliliğin bir çeşididir. Kazançların en kötüsü, riba(faiz)dır. Yiyeceklerin en kötüsü, yetim malıdır. Bahtiyar, başkasından ders alandır. Bahtsız ise, annesinin karnında bahtsızdır.

Hepiniz nihayet dört zira(arşın)lık bir yere döneceksiniz. Her iş sonuyla ölçülüdür. Amellerde muteber(saygın) olan, amelin sonudur. Haber yayanların en kötüsü, yalan haber yayanlardır. Gelmesi muhakkak olan bir şey, uzak da olsa yakındır. Mü’min kişi ile sövüşmek fıskdır. Mü’min kişi ile dövüşmek küfürdür. Mü’minin etini yemek(gıybet etmek) Allah ‘a karşı gelmektir. Mü’minin kanı ne kadar haram ise, malı da o kadar haramdır. Kim kötü iş yapmak için Allah adıyla yemin ederse, Allah o kimseyi yalancı çıkarır. Kim bağışlarsa Allah da onu bağışlar. Kim affederse Allah da onu affeder. Kim öfkesini yutarsa Allah ona ecir verir. Kim musibete tahammül ederse Allah, kaybının yerini doldurur. Kim dedikoduları dinlerse Allah onu rüsvay eder. Kim sabrederse, Allah onun sevabını kat kat verir. Kim Allah ‘a karşı gelirse, Allah onu cezalandırır.

Allah ‘ım! Beni ve ümmetimi bağışla! Allah ‘ım! Beni ve ümmetimi bağışla! Allah ‘ım! Beni ve ümmetimi bağışla! Allah ‘dan kendime ve size mağfiret dilerim.”

Bu hadisi, Ebu Nasr Es-Seceri, (El-İbane’de) Ebu Derda ‘dan merfu’ olarak, İbn-i Ebi Şeybe, Ebu Nuaym (El-Hilye’de) ve Kudai’de (Şihab’da) İbn-i Mes’ud ‘dan mevkuf olarak rivayet etmişlerdir radiyallahu anhüm.

(Feyzü’l Kadir, c.II, s.179 ve Zadü’l-Mead, c.III s.7)

Zikir Meclislerinde Bulunun

Müslim’in Ebû Hüreyre’den naklettiği bir rivayette

Resulullah (S.A.V.) şöyle buyurmuştur:
Allah Teâlâ’nın (diğer meleklerden ayrı olarak) zikir meclislerini araştırmak üzere dolaşan gezici melekleri vardır. Bunlar, bir zikir meclisi buldukları zaman, onlarla beraber otururlar. Kanatlarını onların üzerine açarak kendileriyle dünya semasının arasını doldururlar. Meclistekiler dağıldıklarında ise melekler tekrar semaya çıkarlar.

Allah Teâlâ, bildiği hâlde onlara:
–Nereden geldiniz, diye sorar.

Melekler de:
–Yeryüzündeki kullarının yanından geldik. Onlar tesbih, tekbir, tehlil ve hamd ederek seni zikrediyorlar ve senden dileklerde bulunuyorlar, derler.

Allah Teâlâ:
–Benden ne istiyorlar?
–Cennetini istiyorlar.

–Cennetimi gördüler mi?
–Hayır yâ Rabbi, görmediler.

–Cenneti görselerdi ne yaparlardı?
–Senden güvenceni isterlerdi.

–Benden neden dolayı güvence isterlerdi?
–Ateşinden yâ Rabbi!

–Ateşimi gördüler mi?
–Hayır, görmediler.

–Ateşimi görselerdi ne yaparlardı?
–Senden bağışlanma dilerlerdi.

Bunun üzerine Yüce Allah (C.C.):
–Ben de onları bağışladım, isteklerini onlara bahşettim ve korktukları şeye karşı onlara güvence verdim, buyurur.

(Bunun üzerine) melekler:
–Yâ Rabbi, zikir meclisinde bulunan filan kul çok günahkârdır. Oradan geçerken aralarına oturmuştu, derler.

Bunun üzerine Yüce Allah (C.C.):
–Onu da bağışladım. Onlar öyle bir topluluktur ki, meclislerinde bulunanlar da kötü olmaz, buyurur.

(M6839 Müslim, Zikir, 25)

PEYGAMBER EFENDİMİZE SALAVAT GETİR.

Allah ve melekleri şüphesiz Peygambere salat ediyorlar. (O halde) ey iman etmiş olanlar, siz de ona salat edin ve tam bir teslimiyetle selam verin.
(Ahzab, 33/56)

(Salavat, Salat-ü selam getirmek için belirli bir vakit ve sayı yoktur. Kişi dilediği zaman ve istediği miktarda salat-ü selam getirebilir. Salat-ü selam için besmele çekme zorunluluğu da yoktur.)

Peygamber Efendimize (S.A.V.) en kısa şekilde, “Allahümme salli alâ Muhammed” veya “Sallallahü aleyhi ve sellem” ya da “Allahümme salli ve sellim ve barik ala seyyidina Muhammedin ve ala ali seyyidina Muhammedin bi adedi ilmik.” diye salat-u selam getirebilirsiniz. Dua kitaplarında ve çeşitli internet sitelerinde yer alan farklı salavat şekillerinin hepsi de caizdir, diyebiliriz. Yeter ki Hz. Peygamber (S.A.V.)’in şanına layık olsun. “Elfu elfi salatin ve elfu elfi selamin ala resulillahi Muhammedin (Bir milyon salat bir milyon selam resulullah’ın üzerine olsun)” şeklinde on sekiz defa tekrar edilen ve Abdulğani en-Nablusî’ye ait bir salavat-ı şerife de vardır.

 

Allah ve Elçileri Sözünden Dönmez!

Aişe’den (R.A.) şöyle rivayet edilmiştir:

Cebrail (A.S.), Resûlullah (S.A.V.)’i bir ara ziyaret edeceğini vadetmişti. Vakit geldiği halde o gelmemişti.

Resul-i Ekrem (S.A.V.) “
Allah ve elçileri sözünden dönmez!” diyerek elinde bulunan asayı yere attı. Sonra bir de baktı ki, sedirin altında bir köpek yavrusu var.

Bunun üzerine:
–(Ya Aişe), bu köpek buraya ne zaman girdi, diye sordu.
Ben de:
–Vallahi bilmiyorum, dedim. Emri üzerine köpek yavrusu evden çıkarıldı.

Hemen ardından Cebrail (A.S.) Resûl-i Ekrem (S.A.V.)’i ziyarete geldi.

Peygamber Efendimiz Cebrail (A.S.)’e hitaben:
–Geleceğini vadetmiştin, oturup bekledim ama gelmedin, deyince, Cebrail (A.S.):
–Evinde bulunan bir köpek, ziyaretime engel oldu.
Biz melekler,içinde
köpek ve resim/heykel bulunan bir eve girmeyiz, demiştir.

(M5511 Müslim, Libâs, 81)

Komşuna iyi davran.

Ebû Şüreyh el-Huzâî’den (ra) rivayet edildiğine göre

Hz. Peygamber (S.A.V.) şöyle buyurmuştur:

“Allah (C.C.)’a ve âhiret gününe inanan, komşusuna iyi davransın.
Allah (C.C.)’a ve âhiret gününe iman eden, misafirine ikram etsin.
Allah (C.C.)’a ve âhiret gününe iman eden, ya hayır söylesin ya da sussun.

(M176 Müslim, Îmân, 77)