İmanın kabul edilmeyeceği zaman.

Ebu Hüreyre (R.A.) dedi ki;

Resulullah (S.A.V);
Güneş battığı yerden doğuncaya kadar kıyamet kopmaz. Güneş oradan doğup insanlar onu görünce, toptan hepsi iman ederler. İşte bu, hiçbir nefse imanının fayda vermeyeceği zamandır! buyurdu.

Sonra Resulullah (S.A.V.), “Rabbinin bazı alametleri geldiği gün, önceden inanmamış ya da imanında bir hayır kazanmamış olan kimseye artık imanı bir fayda sağlamaz.” (el-Enam, 8/158) ayetini okudu.

(Buhari, Tefsiru Sure-i En’am 9, Fiten 25,22; Müslim, İman 248(157), Fiten54(157))

Zikir Meclislerinde Bulunun

Müslim’in Ebû Hüreyre’den naklettiği bir rivayette

Resulullah (S.A.V.) şöyle buyurmuştur:
Allah Teâlâ’nın (diğer meleklerden ayrı olarak) zikir meclislerini araştırmak üzere dolaşan gezici melekleri vardır. Bunlar, bir zikir meclisi buldukları zaman, onlarla beraber otururlar. Kanatlarını onların üzerine açarak kendileriyle dünya semasının arasını doldururlar. Meclistekiler dağıldıklarında ise melekler tekrar semaya çıkarlar.

Allah Teâlâ, bildiği hâlde onlara:
–Nereden geldiniz, diye sorar.

Melekler de:
–Yeryüzündeki kullarının yanından geldik. Onlar tesbih, tekbir, tehlil ve hamd ederek seni zikrediyorlar ve senden dileklerde bulunuyorlar, derler.

Allah Teâlâ:
–Benden ne istiyorlar?
–Cennetini istiyorlar.

–Cennetimi gördüler mi?
–Hayır yâ Rabbi, görmediler.

–Cenneti görselerdi ne yaparlardı?
–Senden güvenceni isterlerdi.

–Benden neden dolayı güvence isterlerdi?
–Ateşinden yâ Rabbi!

–Ateşimi gördüler mi?
–Hayır, görmediler.

–Ateşimi görselerdi ne yaparlardı?
–Senden bağışlanma dilerlerdi.

Bunun üzerine Yüce Allah (C.C.):
–Ben de onları bağışladım, isteklerini onlara bahşettim ve korktukları şeye karşı onlara güvence verdim, buyurur.

(Bunun üzerine) melekler:
–Yâ Rabbi, zikir meclisinde bulunan filan kul çok günahkârdır. Oradan geçerken aralarına oturmuştu, derler.

Bunun üzerine Yüce Allah (C.C.):
–Onu da bağışladım. Onlar öyle bir topluluktur ki, meclislerinde bulunanlar da kötü olmaz, buyurur.

(M6839 Müslim, Zikir, 25)

Dul kadınların ve yoksulların işlerine koş.

Ebû Hüreyre’den (R.A.) rivayet edildiğine göre

Hz. Peygamber (S.A.V.) şöyle buyurmuştur:

“Dul kadınların ve yoksulların işlerine koşanlar, Allah (C.C.) yolunda cihad etmiş gibi mükafat alırlar.”

Ravi, sanıyorum “(O kimseler), bıkmadan gece ibadet eden, ara vermeksizin oruç tutan kimse gibidir.” buyurdu, dedi.

(B6007 Buhârî, Edeb, 26; M7468 Müslim, Zühd, 41)

Müminin Nur’u.

Ebû Hâzim anlatıyor:

Ebû Hüreyre’nin arkasında idim. Namaz için abdest alıyordu. Kolunu koltuk altına kadar yıkadı.
Kendisine, “Ey Ebû Hüreyre! Bu nasıl abdest?” dedim.
Bana, “Ey Benî Ferrûh! Siz burada mıydınız? Sizin burada olduğunuzu bilsem böyle abdest almazdım.
Lâkin ben Dostumun (S.A.V.) şöyle dediğini işittim:
“Müminin ziyneti (nuru), abdest suyunun ulaştığı yere kadar varır.”

(M586 Müslim, Tahâret, 40)

Allah ve Elçileri Sözünden Dönmez!

Aişe’den (R.A.) şöyle rivayet edilmiştir:

Cebrail (A.S.), Resûlullah (S.A.V.)’i bir ara ziyaret edeceğini vadetmişti. Vakit geldiği halde o gelmemişti.

Resul-i Ekrem (S.A.V.) “
Allah ve elçileri sözünden dönmez!” diyerek elinde bulunan asayı yere attı. Sonra bir de baktı ki, sedirin altında bir köpek yavrusu var.

Bunun üzerine:
–(Ya Aişe), bu köpek buraya ne zaman girdi, diye sordu.
Ben de:
–Vallahi bilmiyorum, dedim. Emri üzerine köpek yavrusu evden çıkarıldı.

Hemen ardından Cebrail (A.S.) Resûl-i Ekrem (S.A.V.)’i ziyarete geldi.

Peygamber Efendimiz Cebrail (A.S.)’e hitaben:
–Geleceğini vadetmiştin, oturup bekledim ama gelmedin, deyince, Cebrail (A.S.):
–Evinde bulunan bir köpek, ziyaretime engel oldu.
Biz melekler,içinde
köpek ve resim/heykel bulunan bir eve girmeyiz, demiştir.

(M5511 Müslim, Libâs, 81)

Komşuna iyi davran.

Ebû Şüreyh el-Huzâî’den (ra) rivayet edildiğine göre

Hz. Peygamber (S.A.V.) şöyle buyurmuştur:

“Allah (C.C.)’a ve âhiret gününe inanan, komşusuna iyi davransın.
Allah (C.C.)’a ve âhiret gününe iman eden, misafirine ikram etsin.
Allah (C.C.)’a ve âhiret gününe iman eden, ya hayır söylesin ya da sussun.

(M176 Müslim, Îmân, 77)

Saç ve sakalınızı boyayın.

Câbir b. Abdullah (ra) şöyle anlatıyor:

Mekke’nin fethedildiği gün Ebû Bekir es-Sıddîk’in (ra) babası Ebû Kuhâfe (Resûlullah’ın huzuruna) getirilmişti. Saçı ve sakalı kar gibi beyazdı. Bunun üzerine;

Resûl-i Ekrem (S.A.V.) :
“Bunu (boyayarak) değiştirin, ama siyah boyadan da sakının.”
buyurdu.

(M5509 Müslim, Libâs, 79)